|
|
|
|
|
|
|
UTANMAYANLARA İSYANIMDIR
Hey
sen, Boğaz'ın en güzel yerine kaçak villa kondurup sonra
"beyaz camda" çarpık kentleşmeyle ilgili ahkâm
kesen medya gezgini... Sen, evet sen, küçük çıkarlar uğruna demokratlıktan
cayan, babasını utandıran politika kaçkını... Çalıştığı yerde sendikayı
yok etmekle tarihe geçen, kırık sesli genel müdür; bir düşü
bile arkadaşına çok gören gammazcı; insan yaşamından
en önemli yılları çalanlar; küçücük bedenleri sömürenler;
evlatlarına kelepçe takıp rumuzlayanlar; aydınlarını,
sanatçılarını yakanlar yok edenler; savaş kışkırtıcıları;
sevgisizler, ikiyüzlüler, benciller... Evet sizler hepiniz, size benzeyenler; utanmayanlar, öykünün
dışındakiler: ÜŞÜYORSUNUZ... Belli etmemeye çalışıyorsunuz, başaramıyorsunuz.
İçinizin ürpertisi buralardan hissediliyor. Donuyorsunuz. Her
sabah aynada gördüğünüz yüz sizin yüzünüz değil. Çıkarıp
takmaktan bıkmadığınız maskeler yüzünüzü
aşındırdı; yüzsüz kaldınız. İmaj
tazelemekten, makyaj yenilemekten bitap düştünüz, yine vazgeçmediniz... Sizin
sevişmeleriniz de sahtedir, soğuktur. Varsıllaştıkça
daha da üşürsünüz. Elinizin altındaki her zaman varolacağını
sandığınız güç soğuğu unutturur size.
Aslında siz YOKSUNUZ... İnsan
olmanın faturası ağırdır. Can Yücel'in deyimiyle,
en az yonca yolmak kadar zordur adam olmak... Ama
öykünün içi sıcaktır, sizin bile buzunuzu çözecek kadar.
Öykünün içinde yalakalık, ikiyüzlülük, bencillik, varolma savaşı,
sahte başarı için ölümüne yarış yoktur; imaj devri
hiç yaşanmamıştır... Ara
sıra ısınmaya gelirsiniz, en sıcak maskenizle
bile tanınırsınız. Sizi kovalayan olmaz ama siz
öykünün dışına alışıksınız.
Köşeler sizi beklemektedir, dönmeniz için... "İnsanın
olduğu yerde gaddarlık, riya, husumet, dalavere de olacak;
teknoloji buna engel değil ki; rezil herifler de kullanabilir
bilişim teknolojisini, hatta makale yazabilir...Buralarda da
ötelerde de sevgisizlik aynı karanlık suratlı, bin
bir kılıklı müzmin hastalık." Necdet
Şen kadar karamsar olmaya hakkımız var mı? "Bin
bir kılıklı müzmin hastalığın"
üstesinden gelemez miyiz? İnsan olduğumuzu "anımsamakla"
işe başlayabiliriz... Hey
sen, sil artık o akıp duran makyajını, yüzünü
temizle...Bak tir tir titriyorsun... Gir öykünün içine, bedel ödemeyi
öğren, insan olan her yerde gaddarlığın, riyanın,
husumetin, dalaverenin olamayacağını göstermek için
çabala; yaşamında ilk kez de olsa bir işe yara... Kendinle
kaldığında yaşadığın kâbuslardan
kurtul. Çok kolay değil ama çaba göster. İnsan olmanın,
adam olmanın sıcaklığının vereceği
hazzı hiçbir yerde yaşayamazsın... Haydi
inadı bırak... Yoksa,
ölene dek titreyeceksin, ürpereceksin, üşüyeceksin... ********* Sabaha
karşıydı... Günün tüm gazetelerini okumuştum ve
televizyonlarda gezinmediğim yer kalmamıştı...
İçimdeki karamsarlık bulutları gecenin karanlığına
bile baş kaldırıyordu. Ama şimdi karamsarlık
zamanı değildi. İçimdeki "isyan" duygularını
sizinle paylaşmak istedim. 1997 yılında yayımlanan
"Öykünün Dışındaysan Üşürsün" kitabımdan
bir bölümle, sizi de "isyan" duygularıma ortak etmek
istedim... |
|
|
|
|
|
||
|
|
|
||
|
|
Anasayfa - Güncel - Medya Haberleri - Dosyalar - Kültür-Sanat - Medya`dan - Etkinlikler Takvimi - Forum - Arsiv - Linkler - e-Posta |
|
|
|
|
Iletisim: |
|
|