Neden ÖTEKI MEDYA?


Anasayfa
Güncel
Medya Haberleri
Dosyalar
Medya`dan
Öteki Türkiye
Kültür-Sanat
Etkinlikler Takvimi
Forum
Linkler

ARSIV

e-Posta

 

Manevi Evlat

 

 

ATÍN ´DEN ALINTI: Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, MGK'da Cumhurbaşkanına karşı sarfettiği sözlerle herkes gibi bizim de dikkatimizi çekti. 

O yumuşak görüntülü, güleç yüzlü, sessiz-sakin tavırlı adam birden bire kaplan kesilmişti.

Acaba bu gücü nereden alıyor, kimdir, neyin nesidir diye merak ettik. Medya'ya yansıyan bilgileri alt alta koyduk. 

Bilgiler alt alta gelince ilginç ilişkiler de ortaya çıktı. Önce, basında yer alan haberleri hep birlikte okuyalım. 

 

*****

Özkan Anayasayı alıp Sezer'e doğru atıyor. “Asıl sen bilmiyorsun Anayasayı... Nankör”

Yılmaz: (Ecevit'e yavaş bir sesle) Çıksak iyi olur.

ECEVİT: Bu koşullar altında toplantıyı devam ettirebilmemiz olanaksız (Ayağa kalkıyor. Hemen arkasından Yılmaz da ayağa kalkıyor ve birlikte salonu terkediyorlar)

SEZER: Ben ne dedim ki..?

Özkan: (Ecevit ve Yılmaz salonu terkederken konuşmaya devam ediyor) Daha ne diyeceksin? Başbakan'la böyle konuşamazsın. Nankör. Seni halk seçmedi, bu üç genel başkanın iradesiyle Meclis, Cumhurbaşkanı seçti seni. Şimdi hükümeti engellemeye çalışıyorsun, nankörlük yapıyorsun. Trübinlere oynuyorsun, seyirciye gösteri yapıyorsun. Yüzde 25'çisin sen. Kanun çıkarıldı kira artışları bu yıl yüzde 10'la sınırlandı ama sen kiracını yüzde 25'lik kira artışına zorluyorsun (Özkan bu sözlerinin ardından kalkıyor, onunla birlikte Tantan ve Çakmakoğlu da kalkıp salonu terkediyor).

 

*****

Türkiye'de nasıl ki bir ''derin devlet'' varsa, bir de ''derin siyaset'' vardır. Derin siyasete mensup kişiler, partilerüstü bir yaklaşım içindedir. Hangi partiye ait oldukları farketmez, yolları ve amaçları birdir. Partileri kavga edebilir ama onlar daima dost kalır. Birbirleriyle görüşmekten hoşlanırlar, birbirlerine sempati duyarlar. Tavla bilenleri arasıra bir araya gelip tavla oynar. Onlar bütün günlük siyasi mülahazaların üstünde stratejik mülahazalarla davranırlar. Birbirlerini dinlerler, asla aralarında parti münakaşalarına girmezler. Türkiye'de kim zengin olacak, hangi gazete patronu batırılacak, kime yol verilecek, bu yapılanma karar verir. İşte bu ''derin siyaset'' adlı gizli örgütün İcra Kurulu Başkanı Süleyman Demirel, Başkan Vekilleri Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan'dır. Sadettin Tantan, derin siyasetin asayiş, Zekeriya Temizel de mali konularına bakar. Ecevit derin siyaset örgütünde yoktur, önem taşımaz.

 

*****

Bir önceki yazımda, Rahşan Ecevit'in, Hüsamettin Özkan’ı bypass etmeye hazırlandığını yazmıştım. Bazı arkadaşlar bunun imkansız olduğunu belirttiler. Onlara dedim ki,"siz Rahşan- Bülent ecevit çiftinin manevi oğulları Ali Dönmez'i tanır mısınız?" hiçbiri tanımıyordu. Muhtemelen çoğunuz da bilmiyordur, Ali Dönmez’in kim olduğunu!.. Ali Dönmez’in hikayesini bilmeyenler, bugün Hüsamettin Özkan’ın konumunu anlayamazlar.

Açıklayayım efendim:

1980'li yıllar... Mustafa Utku emekli bir polistir. Ecevit ailesinin özel şoförlüğünü yapar. Aslında sadece şoför değildir, yeri gelince korumadır. Mustafa Utku'nun cin gibi akıllı kayınbiraderi vardır. Adı Ali Dönmez! Rahşan hanım ve daha sonra Bülent Ecevit bu akıllı, girişken çocuğu çok severler. Yanlarından ayırmazlar. evlat hasretini onda giderirler .

1983 yılında DSP kurulurken 16 yaşına giren Ali Dönmez de hayli etkilidir. Parti içinde herkes bilir ki Ali Dönmez manevi evlattır, her sözü emir telakki edilir! Neyse uzatmayalım. 1983/1991 yılları arasında DSP’de Ali Dönmez veliaht gibidir. Koca İstanbul İl Başkanı bile önünde ceketini düğmeler. Ali Dönmez’in emri ile il-ilçe teşkilatları feshedilir. Ecevit çifti nerededir Ali Dönmez oradadır. Özetle; yani bugün Hüsamettin Özkan neyse, dün de Ali Dönmez odur. Bana inanmıyorsanız, açın telefonu o yıllarda DSP’yi bilenlere sorun. Ali dönmez deyince akan sular dururdu.

Bakmayın siz medyanın, "Ecevit Hüsamettin Özkan’ı ağabeyinden istedi" haberlerine! Hüsamettin Özkan’ı DSP’ye getiren Ali Dönmez'dir. Özkan da bu davetin altından kalmamış, partisine o dönemin hayli iyi parası olan 2 milyar lirayı bağışlamıştır!

Dönemin alemci isimlerinden Hüsamettin Özkan, ağabeyi Necdet Özkan’ın askerlik arkadaşı Yunus Ağar'ın kardeşi Mehmet Ağar ve Turgay Ciner'le hemen her gün paylaştığı rakı masasından kalkar, partisi DSP için yollara düşer! Bu rakı sohbetlerini de yeri gelince yazarız. Biz Ali Dönmez vakasına dönelim.

Ne olduysa oldu, Ali Dönmez birden bire manevi evlatlıktan bypass edildi. Başta DSP genel merkezi olmak üzere herkes şoke oldu. Öyle ya, Ecevit'lerin manevi oğlu Ali Dönmez partiden uzaklaştırılmıştı. Ne olduğunu kimse anlayamadı.

Ali dönmez bugün İstanbul Zeytinburnu'nda inşaat malzemeleri satıyor. Eğer merak ediyorsanız -ki medyaya konuşmuyor- gidip görebilirsiniz. Eğer konuşturabilirseniz size Ecevit'lerin kendilerine yakın isimleri bir günde nasıl bypass ettiklerinin öyküsünü anlatsın.

Sevgili okurlar işte size manevi evlatlıktan bir günde yetim kalan Ali Dönmez’in hikayesi... Yoksa siz hala Rahşan hanımın Hüsamettin Özkan’ı bypass edemeyeceğine mi inanıyorsunuz. Yoksa siz hala Hüsamettin Özkan’a "gölge başbakan" mı diyorsunuz! Eğer öyle diyorsanız, siz Ecevit'leri tanımıyorsunuzdur! Hüsamettin Özkan sadece getir götürücüdür, hepsi bu. Bir de ilerde çıkacak olumsuzlukların sorumlusu! II. Abdülhamit de, 2.nci Meşrutiyet ilan edilince, "beni bunlar kandırdı" diye yakınındaki kişilerin isimlerini vermişti. Bu politika hala geçerlidir.

 

*****

Siyasette geleceğe oynayan kişinin şu sıralar herhalde en yapmaması gereken, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i karşısına almak olmalı. 3 günden beri masamda ve e - postamda biriken mesaj yığınından çıkarttığım ilk sonuç bu. Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ı Cumhurbaşkanı'na nankör dediği için kınayanların sayısı , (Sezer'e destek mesajları kadar yoğun olmamakla birlikte) yine de dikkat çekici boyutta.

Ve bu arada Özkan'la ilgili ifşaatlar da...

Yok efendim kendisinin İmam Hatip Liseli olduğunu toplum biliyor muymuş?

Al Capone'a taş çıkartan Orhan Aslıtürk'ün, Özkan'ın yengesinin kardeşi olduğu neden pek yazılmıyormuş?

İçi boşaltıldıktan sonra Fon'a devredilen bankalara, 4 yıl boyunca kendisine bağlı olan Halk Bankası tarafından tek imzayla açılan krediler, neden Cumhuriyet'ten başka gazetede yayınlanmıyormuş?

Hem Özkan, Sezer'in kiracısından istediği zam oranıyla uğraşacağına, Beykoz Konakları'nda sahip olduğu 2 villanın (birinde kızı oturuyor) önüne projede olmayan havuzu hangi gücüne dayanarak yaptırdığını izah etse daha isabet edermiş!

Özkan İmam Hatipli mi bilemem, olmasında bir sakınca da görmem.

Halk Bankası kredileri malum zaten. Umarız Devlet Denetleme Kurulu'nun incelemeleri sonrasında bugün gizlenenler de açığa çıkar.

Beykoz Konakları konusunu araştırdım ve okurlarımızdan gelen istihbarat doğru çıktı. Beykoz Konakları'nda villanın etrafına duvar çektirip önüne de havuz yaptırarak ortak kullanım alanına ilk tecavüz, Başbakan Yardımcısı Özkan tarafından yapılmış. Sonradan diğer bazı villa sahipleri de Özkan'ı örnek göstererek ortak kullanım alanlarını daraltacak tasarruflarda bulunmuş lar.

Bir okur da dün sabah İMKB Başkanı Osman Birsen'in danışmanı Emre Alkin'i CNN Türk'te görünce aradı ve " Özkan'ın damadının Birsen'in danışmanı olması sakıncalıdır" dedi. Prof. Erdoğan Alkin'in oğlu Emre, hem Özkan'ın damadı, hem de Birsen'in danışmanıymış.

 

*****

Tarih 30 Mayıs 2000 - Yer: İstanbul Samandıra’daki PrintCity adlı Sabah tesisleri... Başbakan Yardımcısı DSP’li Hüsamettin Özkan, Maliye Bakanı ANAP’lı Sümer Oral, batık Etibank’ın ve Sabah’ın sahibi Dinç Bilgin ile batık Etibank’ın o günkü genel müdürü Zeki Ünal, oldukça neşeli bir hava içinde uzun uzun sohbet ediyorlar.

Batık Etibankçılar ile iktidar, aynı karede. Bu ne iş Hüsam

“Print City”, Bilgin Grubu’nun trilyonlar gömdüğü bir tesis ve 30 Mayıs 2000’de açılışı yapıldı. Açılışta, Sabah’ın ve Etibank’ın sahibi Dinç Bilgin ile Etibank Genel Müdürü Zeki Ünal konuklarını birlikte ağırladılar. Şeref konuğu iktidarın önde gelen ikilisi Özkan ve Oral, halkın birikimlerinin gömüldüğü tesisleri keyifli kahkahalar atarak gezdiler.

Olayı, Sabah 31 Mayıs 2000 günkü nüshasında iki tam sayfasını birleştirerek “Sabah’tan bir devrim daha” manşeti ile bol bol fotoğraflarla süsleyerek verdi. Trilyonların söz konusu olduğu olayda, Hüsamettin Özkan’a en önde yer verilmesi, Etibank’ın 5 ay sonra batmasıyla daha bir anlam kazandı.

DSP’li Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile ANAP’lı Maliye Bakanı Sümer Oral’ın 5 ay önce böylesine bir karede görünmeleri vatandaşın canını sıktı... Şimdi soruluyor:

Bunların Etibank’ın batmakta olduğundan haberleri yok muydu? Açılışlarındaki eğlencelere katıldıkları grubun ne işler çevirdiğini bilmiyorlar mıydı? Murakıpların raporlarını okumuyorlar mıydı?
           
Sabah’ın “Devrim” olarak nitelediği PrintCity adlı baskı tesisleri 147 bin metrekare üzerine kuruldu. Bu tesisler; Etibank’ın içinden çekilen paralarla inşa edildi... Şimdi Etibank battı... Batan bankayı kurtarabilmek için milletin cebinden yine trilyonlar alınacak... Oysa, batık paralarla kurulan PrintCity, hâlâ Sabah’ın elinde

 

*****

Bir sabah Cenajans'a Nail Keçiliye uğradım. Öpüştük, koklaştık durumumu anlattım 'Hele sen şöyle bir otur' dedi 'Birazdan Ecevit'ler gelecek, bu seçimde onların tanıtımını yapmamı istiyorlar. Paraları az ama bize prestij getirir. Senin bu projede bize faydan dokunur'

Ben 'Nail'ciğim, unuttun mu, nasıl olur da Ecevitin seçim kampanyasında çalışırım?' diyecek oldum, Nail sordu 'Oğlum aç değil misin? O zaman çalışacaksın. Bugüne kadar Süleyman Demirel'den ne hayır gördün ki?' 

Biraz sonra ajansta bir koşuşturma oldu ve Ecevit çifti yanlarında iki güler yüzlü adam olduğu halde geldiler. Sonradan bu adamların Hüsamettin Özkan ve Mehmet Sevigen olduğunu öğrendik. Ecevitin balık sevdiğini öğrenen Cenajans yetkilileri bir lokantadan balık, salata getirtmişlerdi, yemeğe oturduk.

Bülent Ecevit 1991 seçimlerinde DSP'yi Cenajans'ın tanıtmasını istediklerini ancak çok sınırlı bir bütçeleri olduğunu söyledi Nail de 'Para sorun değil efendim, emriniz olur. Ajansım emrinizdedir' dedi ve çalışma başladı.

.....Bizler Ecevitin otobüsünün tepesinde günlerce İstanbulu gezip, durduk. Her yerde 'Gözün aydın Türkiye, ak güvercin geliyor...' marşı halk tarafından söyleniyor. Bizler de yavaş yavaş Ak Güvercinin geleceğine inanmaya başlamıştık.

 

*****

İçişleri eski Bakanı, Elazığ Bağımsız milletvekili Mehmet Ağar, DSP'nin oylarıyla, Meclis Soruşturma Komisyonu tarafından aklandı.

 

*****

Mesut Yılmaz, Türkbank'tan sonra Körfez ihalesinde de aklandı. Mesut Yılmaz hakkındaki soruşturma komisyonu, iktidar partileri DSP ve MHP'de ciddi sıkıntı yarattı.

Komisyonlarda yapılan oylamalarda parti yöneticilerinin baskısı nedeniyle Yılmaz'ın aklanması yönünde oy kullanan iktidar milletvekillerinin, Genel Kurul'da aksi yönde tavır izleyeceği belirtiliyor.

Yılmaz'ı aklayan komisyon raporu, 8'e 7 gibi sınır oyla kabul edilirken, DSP'nin fireleri son anda devreye giren Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan tarafından engellendi.

Yılmaz bu sonuçla, POAŞ, Kurtköy ve Türkbank'ın ardından, 4. soruşturmadan da aklanmış oldu.

 

*****

Bugünün manşet starı Orhan Asltürk hakkında son dört yılda en az 44 defa Orhan Aslıtürk haberleri yaptım. 

MHP'nin eski tepe yöneticilerinden Altemur Kılıç'ın eski damadı olduğunu, bu ilişki sayesinde birçok MHP'li yöneticiyle ile yakın dostluklar kurduğunu, öte yandan Çakıcı ve Erol Evcil'in, Tefeci Niso Malki'nin, Çağlar'ın da iş ve dostluk halkası, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile Maliye Bakanı Sümer Oral'ın ise akraba halkası içinde yer aldığını sayısız defa yazılarımda sizlere ve etkin ve yetkin isimlere duyurdum..

 

*****

Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan. Onu meşhur fotoğraftan tanıyorsunuz: Başbakan Bülent Ecevit mikrofonların önünde konuşuyor, o bir adım arkada yüzünde değişmeyen gülümsemesiyle bekliyor. Üstelik bu resmi neredeyse her gün görüyoruz.

Hiç öne çıkmak istemeyen, mümkünse fotoğrafının bile yayımlanmamasından yana bir politikacı. Her şeyiyle Bülent Ecevit'e adanmış bir kişilik.

Hüsamettin Özkan, hükümetin gündelik hayatında denilebilir ki en önemli isim. Hem perde gerisinde olup hem de bu kadar önemli olmak, Türkiye'de çok rastlanan bir durum değil.

Klasik siyasetçilerin yaptıklarının hiçbirini yapmıyor. Ne seçim bölgesinde hafta sonu turuna çıkıp nabız tutuyor ne de açılışlarda temel atmalarda boy gösterip nutuk atıyor. Hükümetin giriştiği bütün siyasi manevraların uygulayıcısı o. Muhalefetle bir uzlaşma arandığında da o akla geliyor, Cumhurbaşkanı'yla ya da Genelkurmay Başkanı'yla görüşmek gerektiğinde de.

Hükümetin Meclis çalışmalarını da o yönlendiriyor, her gün konuştuğumuz gündemi de. Kriz anında Başbakanlık binasında liderlerin odaları arasında mekik dokuyan da o, görev tanımında yazmadığı halde gerçekte ekonomiyi yöneten ve Hazine Müsteşarı ile Merkez Bankası Başkanı'nın temas kurduğu isim de o.

Açlık grevleri devam ederken pazarlık başlayınca konuşulan da o, cezaevlerine operasyon başladıktan sonra kriz merkezini yöneten de o.

Bir başka görevi, başbakan adına her türlü teması yürütmek. Buna basınla temas da dahil, işadamlarıyla temas da.

 

*****

Turizm Bakanı Bahattin Yücel, Turgay Ciner ile  DSP Milletvekili Hüsamettin Özkan kanalıyla tanışmıştır. Yücel'in 1.5-2 milyon dolar civarındaki ticari sıkıntısı, Mehmet Üstünkaya'nın da devreye girmesiyle Ciner tarafından, Garanti Bankası'ndaki hesabından giderilmiştir.

 

*****

Etibank murakıpları şok bir gelişmeyle karşı karşıya. Etibank'ın hesaplarını incelediklerinde, eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel ve Sabah grubu ile Etibank arasında bir kredi ilişkisine rastladılar.

Buna göre Sabah grubu ile Bahattin Yücel ortak bir şirket kurmuş ve Etibank bu şirkete 2.5 milyon dolar kredi vermişti. Belgelerde Bahattin Yücel'in imzası vardı ama Yücel hiç para almadığını iddia ediyordu. Murakıplar şok oldular, konuyu DGM'ye intikal ettirmek üzereler. Böyle bir gelişme eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel'i çok zor duruma sokabilir.

 

*****

Etibank'ın bankasından sonra madeni de gidiyor. Ciner-Çörtük ortaklığında Mesut Yılmaz imzası 8 milyar dolarlık Beypazarı Trona Maden Yatağı Park-Bayındır ortaklığına bedava verildi.

İmzalar zamanın Başbakanı Mesut Yılmaz ile Başbakan Yardımcıları Bülent Ecevit ve Hüsamettin Özkan'a ait.

Park Holding'in sahibi Turgay Ciner ile Bayındır Holding'in sahibi Kamuran Çörtük'ü 8 milyar dolarlık "stratejik maden ortaklığı"nda buluşturan ismin Mesut Yılmaz olduğu belirtildi. Kamuoyunun yakından bilmediği bu ortaklık, 1997'de Eti Soda A.Ş. adıyla gerçekleşti.

Türkiye'deki soda yatakları, ABD'den sonra dünyadaki ikinci önemli yatak olarak kabul ediliyor. Soda külünün hammaddesi olan trona, cam sanayisinin ana hammaddesi. Ayrıca, alüminyum üretimi, sabun ve deterjan, kağıt, suyun sertliğinin giderilmesi, petrol rafinerisi, metal arıtımları, boya, tekstil, parfümeri, döküm sanayisi, galvaniz kaplama, sondaj, fotoğrafçılık gibi birçok alanda kullanılıyor.

 

*****

Turgay Ciner'in siyaset sahnesindeki dostları arasında Turgut Özal, Hüsamettin Özkan, Bahattin Yücel, Mehmet Ağar gibi isimler bulunuyor. Hatta Ciner'in emekli polis olan abisinin "TC" rumuzlu yatında Turgut Özal'la birlikte fotoğrafı basında yayımlandı.

 

*****

Hüsamettin Özkan becerikli bir politikacı. Portfolyosunda bir dizi gazete ve onlarca dergi bulunan, iki televizyon kanalında etkili Sabah Grubu, 'Etibank' kriziyle birlikte Hüsamettin Özkan'ın ağzının içine bakmaya başladı. Her bakımdan Egebank, Yurtbank ve Sümerbank'a benzeyen Etibank yüzünden tedirginlik duyan Dinç Bilgin ve Zafer Mutlu, bugüne kadar ayakta kalmalarını, doğru veya yanlış, ona borçlu olduklarına inanıyorlar.

Sadece Sabah Grubu değil. Hürriyet, Milliyet ve Radikal gibi gazeteleri bünyesinde bulunduran Aydın Doğan Grubu da Hüsamettin Özkan'la iyi geçinme derdinde. POAŞ'tan bıkarlarsa, enerji ihaleleri konusunda çıkan olumsuzlukları ortadan kaldırmada, RTÜK Yasası'nda değişiklikleri gerçekleştirmede 'anahtar isim' yine Hüsamettin Özkan.

Sabah Grubu, Aydın Doğan Grubu ve Star Grubu bünyesinde yer alan gazeteler, dergiler ve televizyon kanallarını yanyana koyduğunuzda, Türk medyasının yaklaşık yüzde 90'ına ulaşırsınız. Hüsamettin Özkan, "Cumhuriyet Tarihi'nin gelmiş geçmiş en büyük kudret simsarı.”

Hüsamettin Özkan seçilip ilk kez Ankara'ya geldiğinde, TBMM başkanlığına verdiği 'mal beyanı' itibarıyla, "Meclis'in en fakir milletvekili" sayılabilirdi. Tanıyanlar öyle diyorlar. İlk mal beyanında, ağabeyinin vaktiyle belediye başkanlığı yaptığı Bayrampaşa'da imara henüz açılmamış iki arsa mı görünüyordu gerçekten? Siyasete atılana kadar, hayatını gülerek, eğlenerek geçirmiş biriydi o; 1968 yılında Bakırköy dans şampiyonu olacak kadar ilgileri başka alanlara yönelikti. Belki de halktan biri olduğu için Halkbank'ı seviyordur.

Burada, tam iki kez, Tepe Grubu tarafından inşa edilen Beykoz Konakları adlı sitede iki konağın sahibi olduğunu yazdım Hüsamettin Özkan'ın. Berna Yılmaz'ın da komşusu olduğu sitede Özkan'a ait konaklardan birinde geçenlerde kendisine "Allah bağışlasın" bir torun veren kızıyla damadı oturuyor.

Bu haberi okuduğum 'Maya' dergisi, konakların her birinin 650 bin dolar değeri olduğunu da yazdı. Tuttuğu altın olanlardan o.

Kendisi, "Zihnim bulanmasın diye gazete okumam" diye övünse de, Hüsamettin Özkan'ın medyayı hizaya getirdiğini ve kimin yazacağı kimin kaleminin elinden alınacağı konusunda etkili olduğunu da unutmayalım. Herkes bulunduğu yeri ona borçlu, bu tamam; ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük 'kudret simsarı' Hüsamettin Özkan'ı biz kime borçluyuz? Ve ne zamana kadar?

 

*****

Hüsamettin Özkan'a göre Necdet Sezer'i Çankaya'ya üç liderden oluşan bir siyasi irade çıkarttı. Meclis iradesini de belirleyen bu üç kişi, Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli idi. Belli ki Hüsamettin Özkan, milletvekillerini birer parmak gibi görüyor. Birer vicdansız parmak. Birer itaatkâr parmak.

DSP bu konuda da bazı yöntemler geliştirmişti. Demirel'i bir daha seçtirebilmek çabaları sürüp giderken, Ecevit oyunu göstererek kullandı. Birkaç DSP milletvekilini perdeli bölümün önüne, denetleyici olarak koymuşlardı. Hatta Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Recep Önal, gizli bölmede zarfını kapatıp, oyunun rengini belli etmeyince, Hüsamettin Özkan, parmağıyla işaret ederek onu yanına çağırdı. Bu fırça olayı, Meclis kameralarına yansıdı.

Sonunda milletvekillerinin direnmesi sayesinde, Demirel Çankaya'ya veda etmek zorunda kaldı. Ecevit'in esas arzusu Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı seçmek değil, Demirel'i muhafaza etmekti. Öyle ya! Yolsuzluklar içinde gül gibi yuvarlanıp gidiyorlardı. Bir de Demirel'e "Siz olsanız böyle davranır mıydınız?" diye sormuyorlar mı? Hiç Demirel bataklığı kurutmaya gayret eder miydi? Bataklıktan beslenenler onun "aile fotoğrafı" içinde yer alıyor.

Vatandaş bu defa da pisliğin üzeri örtülecek endişesini taşıyordu. Bir tarafta, Egebank sorumluları. Onlar hapishanede. Yurtbank'ın sahibi Ali Balkaner de hapiste. Öte yandan, Etibank'ın sahipleri ve yetkilileri serbest.

Zafer Mutlu'nun Hüsamettin Özkan ile yakın ilişkilerinden söz ediliyor. Zekeriya Temizel'in baskı altına alındığı belirtiliyor.

Özkan'ın kayınvalidesi meselesi askıda kaldı. Bir hukuk devletinde, sadece Başbakan Ecevit'in "Olay önemli değilmiş; bir ev satışıymış" açıklaması ile, yetinmek mümkün mü?

Devlet bankalarının 20 milyar dolar "görev zararı" olduğu biliniyor. "Bu paralar nereye gitti?" sorusuna "Bankacılık konularında gizlilik esastır" cevabı veriliyor. Gizlilik perdesi altında Halkbank, Vakıfbank, Emlakbank ve Ziraat Bankası kaynakları acaba kimlere kullandırıldı?

Hüsamettin Özkan'ı rahatsız eden konulardan biri, kendisine bağlı olan Halkbank'ın, Devlet Denetleme Kurulu tarafından mercek altına alınması mı?

 

*****

Hüsamettin Özkan'ın adı şimdi de Halkbank'tan verilen usûlsüz kredi dolayısıyla gündemde. Emlakbank, Genel Müdür Erdin Arı döneminde 40 milyon dolar kredi borcu bulunmasına rağmen Etibank'ı batıran Sabah Grubu'na ek kredi açmış!. Suçlanan Genel Müdür Arı, "Suiistimal yok. Borcu olan müşteriye ek kredi açılabilir. Halk Bankası, 100 milyon dolar alacağı varken 60 miyon dolar daha kredi vermiş. O sorun olmuyor da benim verdiğim krediler neden sorun oluyor? Bir yolsuzluk varsa sadece bir bankada değil, hepsinde var" dedi. Arı'nın suçlamasına konu olan Halkbank, DSP'li Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'a bağlı .

 

*****

Berlin’de yayınlanan Die Tagezeitung'un Perşembe ekinde "Egebank'ta Polis Parmağı" başlıklı bir yazı yayınlandı.

Yazıda, Nail Keçili'nin Paper Moon'daki köstebeğinin Hüsamettin Özkan olduğu ileri sürülüyor. Özkan dün bankacılık operasyonlarından sorumlu çalışma grubunun başına getirilmişti.

Sır gece 21 Aralık 1999 gecesiydi ve bu gece, bankaya el konulmadan önceki gece olma sıfatı taşıyordu. Bu gecenin, bankaya el konulmadan önceki gece olduğunu Demirel'e söyleyen ve bankadan yaklaşık 15 milyon doların bir gecede " uçmasını" sağlayan kişi veya kişiler kimdi?

Demirel, kendisine " bankaya el konulacağı istihbaratını" veren kişinin bir işadamı olduğunu, onunda bu istihbaratı Başbakan Yardımcılarından birisinden aldığını söylüyordu. Ancak savcılığın elinde bu söylenenleri kanıtlayacak hiçbir şey yoktu. Savcının bildiği tek şey vardı. İşadamı Türkiye'deki reklam kampanyalarının önemli bir bölümünü yürüten kişiydi. Başbakan yardımcısı ise "hafiften sol görüşlü".

Ünlü reklamcı Nail Keçili 21 Aralık akşamı dostlarıyla yemekteydi. Yemekteki dostlarından birisi Murat Demirel, diğeri kendi kız arkadaşıydı. O sırada bir telefon geldi. Telefon "hafiften solcu" siyasiden geliyordu. Bu "hafiften solcu" siyasi Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'dı. Ünlü reklamcı telefonun ardından Demirel'i bir köşeye çekti ve bankaya el konulacağını söyledi. Demirel apar topar çıktı lokantadan. Bankasına gitti.

 

*****

Hüsamettin Özkan ile Enerji Bakanı Cumhur Ersümer bacanak çıktı. Yani, ''süper kaynana'' kabinede iki bakanın birden kayınvalidesi. Gözaltına alınmaması çok doğal.

Ankara Türkiye ile alay ediyor. Özkan, bankaların başına getirildi.

Orhan Aslıtürk, Maliye Bakanı Sümer Oral'ın kayınbiraderi; Hüsamettin Özkan'ın ağabey'i olan Bayrampaşa eski Belediye Başkanı Necdet Özkan’ın eşinin de kardeşi çıktı.

Şişli eski Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk'ün eşi Orhan Aslıtürk, naylon fatura operasyonu ile Egebank'ın içinin boşaltılmasına yardımcı olmuş. Aslıtürk, Egebank'tan kredi aktarılacak paravan şirketler bulunmasında da önemli rol üstlenmiş.

Skandal. Hüsamettin Özkan'ın kayınvalidesine torpil. Egebank'ın Gold-Bis tarım ürünleri şirketine verdiği usulsüz krediyle ilgili olan herkes dün gece gözaltına alındı. Süper kaynana hariç. Oysa DGM'ye gönderilen suç duyurusunda onun da adı vardı. Ancak bir tek onun için yakalama emri çıkarılmadı.

 

*****

Bütün yollar Ankara'ya çıkıyor. Murakıplar dert yanıyor: ''Biz 100 küsur sayfalık rapor hazırladık. Etibank'a el kondu. Ama bizim raporumuzda iş Mesut Yılmaz'a, Güneş Taner'e, Hüsamettin Özkan'a uzanıyor. Bundan sonrası siyasi irade meselesi.

 

*****

Halkbank Özkan'ı bekliyor Demirellerin şirketlerine 100 milyon dolar kredi verilmesi nedeniyle Halkbank'ın üst yönetimi hakkında görevi kötüye kullanmaktan açılacak soruşturma halen Başbakan Yardımcısı Özkan'ın onayını bekliyor.

Kasırga Operasyonu ile açığa çıkan kamu bankalarının hortumlanması, siyasi koruma kalkanına çarptı. Şevket Demirel ile Murat Demirel'in şirketlerine yaklaşık 100 milyon dolar kredi verilmesinden haklarında 'görevi kötüye kullanmaktan' 5 ayrı dosya ile soruşturma açılması istenen Halk Bankası'nın üst yönetimi yargı için ilgili Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan'ın onayını bekliyor. Demirellerin şirketlerine 100 milyon dolarlık kredi hortumlanmasına ilişkin 1997 yılı hesaplarının TBMM KİT Komisyonu'nda görüşülmesi engellenirken, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun da devre dışı kaldığı öğrenildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 399 sayılı KHK uyarınca dosyaları gerekli soruşturma izni almak üzere bankanın bağlı olduğu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'a gönderdi. Aradan 2 yıl geçmesine rağmen ilgili bakandan 'olur' çıkmadığı öğrenildi. Özkan'ın olurunu bekleyen dosyalar şunlar:

Hazırlık No: 1998/89503: Yenal Ansen (Genel Müdür), Barbaros Olcay O. Nuri Ertuğ (Genel Müdür Yardımcıları), Ali İhsan Elgin, Hasan Özcan, Yücel Dirik (Yönetim Kurulu üyeleri), Muazzez Ela (Krediler Müdürü), Vecihi Koçer (Yenişehir Şube Md.): Görevi kötüye kullanma, usulsüz kredi açılması

Hazırlık No: 1998/65477: Yenal Ansen, Barbaros Olcay, O. Nuri Ertuğ, Ali İhsan Elgin, Hasan Özcan, Yücel Dirik Halil Sarıaslan Muazzez Ela, Muzaffer Tek (Karaköy Şube Md.): Görevi kötüye kullanma, usulsüz kredi açılması

Hazırlık No: 1998/87242: Yenal Ansen, Barbaros Olcay, O. Nuri Ertuğ, Ali İhsan Elgin, Hasan Özcan, Yücel Dirik, Muazez Ela: Görevi kötüye kullanma, usulsüz kredi açılması.

Hazırlık No: 1998/78507: Yenal Ansen O. Nuri Ertuğ, Ertüm Gürsoy ( Personel Müdürü): Görevi kötüye kullanma, usulsüz personel alımı

Hazırlık No: 1998/75674: Yenal Ansen, Yücel Dirik, Ali İhsan Elgin Barbaros Olcay O. Nuri Ertuğ: Görevi kötüye kullanma, ihtisas kredilerinin faizlerinin yetkisiz olarak indirilmesi.

 

*****

Müfettişler, paralardan bir bölümünü alan süper kaynana Hatice Behlül Özbay ile Egebank'tan kredinin çıkarıldığı şirketlerin sahipleri arasındaki ilişkiyi, tam olarak çözemedi.

Kaynana olayında en çok adı geçen firma olan Gold-Bis Tarım Ürünleri ve Kimyasal Maddeler Sanayii, Bayrampaşa Vatan Mahallesi Gürdallar 2 Sanayi Sitesi 13 numarada faaliyet göstermiş. Son sahipleri, Halil Güvercin ve Üzeyir Aktunç.

Egebank müfettişleri tarafından yapılan araştırmada, ne firma, ne de adı geçen şahıslar adreslerinde bulunabilmiş.

Merkezi Bağcılar'da bulunan ve Bahçelievler'de şubesi olan Mi-Gi Tekstil firmasının sahipleri ise Fehmi Aygür ve Nurettin Ergün.

Müfettişler, bu şirketi ve sahiplerini de adreslerinde bulamamışlar.

Emay İnşaat ve Pazarlama şirketi, Viktor Kamhi ve Semanur Yalçın tarafından kurulmuş. Son yıllarda sık sık adres değiştiren şirketin Akatlar Zeytinoğlu Caddesi Manolya Apartmanı'ndaki merkezi de boşaltılmış. 1998 yılında şirketin bir bölüm hisselerine devralarak yönetim kurulu başkanı olan Özkul Arkadaş, 1.9.1999'da, hissesini Ali Cengiz'e devretmiş. Daha önce adı hayali ihracat olaylarına karışan Özkul Arkadaş'ın, Egebank'tan şirketine çıkarılan paranın, kayınvalide Hatice Behlül Özbay, Esat Erkuş ve Aydoğan Semizer'e ödenmesi talimatını verdiği biliniyor.

Paravan bir şirket olan Eyüp Yün İplik'in Şişli Meşrutiyet Caddesi Ebekızı Sokak 16 numaradaki merkezinin de banka operasyonundan sonra boşaltıldığı görülmüş. Özkul Arkadaş, 27 Ocak 2000 günü görevinden ayrılmış, hissesini Ali Cengiz'e devretmiş.

Ekser Metal, Alara Turizm ve Defne Elektronik şirketleri de aynı adreste. Özkul Arkadaş, aynı tarihte bu üç şirketin yönetim kurulu başkanlığından da istifa etmiş ve hisselerini Ali Cengiz'e devretmiş. Eşi Yıldız Arkadaş'la birlikte halen gözaltında bulunan Özkul Arkadaş'ın, kaynanaya neden para ödendiğini bilen sınırlı sayıda kişiden biri olduğu sanılıyor.

Kotabis ve Kotasan şirketleri, halen Eminönü Ebussuud Caddesi Basım Han 75 numarada faaliyetini sürdürüyor. Sahipleri Jak Koen, Vivian Koen, Sofi Tabah ve David Halfon, Egebank'la kredi ilişkisine girmelerine, süper avukat Aydoğan Semizer'in aracılık ettiğini söylüyorlar. 

Aydoğan Semizer'in de kendi adına kayıtlı bir şirketi var. 1. Levent Emlak Kredi Blokları A-1 Blok 6 numarada faaliyet gösteren şirketin ortakları, Aydoğan Semizer ile oğlu Erdoğan ve gelini Ebru Semizer.

 

*****

Daha önce Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'a bağlı olan ancak Özkan tarafından Devlet Bakanı Recep Önal'a devredilen Halk Bankası'nda, 1999 yılı sonu itibariyle brüt 143 trilyon 514 milyar lira olan Tasfiye Olunacak Alacaklar kalıntısının 31.10.2000 tarihi itibariyle 310 trilyon 962 milyar liraya yükseldiği tespit edildi.

 

*****

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 29 Ekim gecesi güzel bir laf etti:

''Demokratikleşme partilerden başlasın. Liderlerin belirlediği adaylara oy vermekle demokrasi olmaz.''

....Ve Sezer'e gösterilen tepkilere bakın.

İki tepki var.

Biri Mesut Yılmaz, diğeri Hüsamettin Özkan'dan.

Ben zaten bu ikisini birbirine çok benzetirim.

Tek farkla, biri geveze, diğeri ketumdur.

Ama kafa yapıları, anlayışları yakındır.

 

*****

Hüsamettin Özkan aradı. Mesut Yılmaz'a benzemenin kötü bir şey olduğunu söylememekle birlikte, Mesut Yılmaz'a hiçbir şekilde benzemediğini, yazımı okuyunca pek çok kişiye bu benzerliği sorduğunu, kimsenin de böyle bir benzerlik görmediğini söyledi.

Özkan'ın asıl itirazı Cumhurbaşkanı'nın partilerde demokrasi talebine.

Bu konuyu epey tartıştık.

Özkan, Cumhurbaşkanı'nın lider sultasından şikáyet edecek son kimse olduğunu söylüyor.

Ve şöyle diyor:

''Parti içi demokrasi yokluğundan ben nasıl şikáyet edemezsem, Cumhurbaşkanı da aynı şekilde edemez. Çünkü ben partimin genel merkezi tarafından, bir anlamda genel başkan tarafından aday gösterildim. Ve öyle seçildim. Sayın Ecevit bizi şapkasına koydu ve Meclis'e taşıdı.

Şimdi ben bu yöntemi eleştirirsem, kendimi inkár etmiş olurum.

 

*****

DSP'den istifa eden İstanbul Milletvekili Mustafa Düz, Başbakan Ecevit'in dürüst olduğunu, ancak yanında dürüst olmayan ve usulsüzlük yapanlara göz yumduğunu öne sürdü. Düz, "Ecevit'in sağ koluna dikkat etmesinin ülke ve parti yararına olacağına inanıyorum" dedi.

...Düz, bunun yanı sıra Halkbank ve Emlakbank'taki yolsuzlukları dile getirmesinin bu süreçte etkisi olduğunu ifade ederek, sözlerini özetle şöyle sürdürdü:

"Halk Bankası'nın 31 Ekim 2000 tarihi itibariyle geri dönmeyen kredileri 310 trilyon 962 milyar liraya yükselmiştir. Halkbank'ın görev zararı neden her geçen gün artıyor? Çünkü, olumsuz istihbarat raporları dikkate alınmıyor ve teminat olarak alınan gayrimenkuller gerçek değerinden fazla gösteriliyor. Örneğin, Yahya Murat Demirel ve Şevket Demirel'e ait 4 firmaya Halkbank'tan toplam 96 milyon dolar ve 12 milyon mark kredi verilmiş, verilen krediler geri dönmemiştir.

Ankara Cumhuriyet Baş savcılığı'nın hazırlamış olduğu 5 adet soruşturma dosyası izin alınmak üzere Halkbank'ın bağlı bulunduğu ilgili bakan Hüsamettin Özkan'a sunulmuş, ancak ilgili bakan Aralık 2000 tarihine kadar bekletmiştir.

Sayın Özkan, ancak bu konudaki haberler basına yansıdıktan sonra harekete geçmiştir. Halkbank'ın zarara uğratılmasında usulsüz kredi veren Bankanın Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu'nun halen görevde kalmasına göz yuman ve savcılık soruşturma dosyalarını bekleten ilgili bakanın sorumluluğu yok mudur?"

Emlakbank'ın günlük görev zararının 1 trilyon dolayında olduğunu, bu bankanın bazı çevreler için haksız kazanç ve rant kapısı haline geldiğini de savunan Düz, Emlak Konut'un sürekli zarara uğratıldığını ve bu zararın da bankaya ödetildiğini söyledi.

Bakan Özkan'ın, Beyaz Enerji Operasyonu'na konu olan müfettiş raporlarını "Hasıraltı etmeyerek", Ecevit'e sunsaydı önlem alınabileceğini de öne süren Düz, şöyle konuştu:

"Sayın Ecevit, 18 Nisan seçimlerinde (Halkçı Ecevit, Dürüst Ecevit) sloganıyla ekonomik zorluk içinde bulunan halkın umudu olmuştur. Çünkü Türk halkı hırsızlıktan ve yolsuzluktan haklı olarak bıkmıştır. Temiz toplum ve dürüst siyaset özlemi çekmektedir. Sayın Ecevit dürüsttür. Ama yanında dürüst olmayan ve usulsüzlük yapanlara göz yummaktadır ya da çevresinde olup bitenlerin farkında değ ildir. Sayın Ecevit'in sağ koluna dikkat etmesinin ülke ve parti yararına olacağına inanıyorum. Sayın Ecevit sağ kolunu değiştirmediği sürece halkın umudu olma yolundan hızla uzaklaşıp, hırsızların ve yolsuzların umudu olacaktır.”

 

*****

Özkan'ı suçlayan vekile "gizli bilgileri ifşa etme" suçlaması.

 

*****

Son dönem operasyonları içinde, siyasi hedefleri en geniş olan hiç şüphesiz "Beyaz Enerji" idi. Bana göre siyasi boyutu, yargısal boyutunun çok çok üzerinde zaten. Askerler, ya da görünen kısmıyla Jandarma Teş kilatı ile hükümet arasında, şimdiye kadar hiç yaş anmamış bir mücadele sürüyor. "O bakanın üstünü çizin" açıklamasını kendi üstlerinin çizilmek istendiği şeklinde anlayanlar yanılmıyor...

Mesut Yılmaz operasyon başladığında gidip endişelerini Bülent Ecevit'e anlatmış. Başbakan "düğmeye basanı" sorunca da Jandarma Harekat Daire Başkanı Tümgeneral Osman Özbek'in adını vermiş. Yılmaz partisinin üst düzey yöneticilerine ve bakanlarına "üstünü çizin" diye açıklama yapanın da Özbek Paşa olduğunu sandığını söyledi.

Savcı, bakanı dinledikten sonra çıktı ve gitti. Ancak birkaç saat sonra Tümgeneral Osman Özbek randevu alarak Adalet Bakanı Türk'ün makamına geldi. Özbek sinirliydi. Türk'e karşı , yanlış yaptıklarını, olaya müdahale ettiklerini, bunu yapmaya hakları olmadığını aktardı.

Bakanlık kaynakları "asla saygısız bir konuşma olmadı" dese de Özbek, Adalet Bakanı Türk'e "Siz karışmayın. Başbakanlık bilirkişileri değiştirme isteğini direkt iletsin de görelim..." diye konuşmuş. Bakan Türk soruşturmanın selameti açısından olayla ilgilendiğini söylese de Özbek Paşa kızmış bir kez... Bilirkişilerin görevden alınmayacağını aktarıp, çıkıp gitmiş. Türk bu olup bitenleri Baş bakan Ecevit'e aktardı. Gelişmelere kızan Başbakan, Savcı Talat Şalk ile ilgili o sert açıklamasını bunun üzerine yaptı.

Beyaz Enerji operasyonunun perde arkasında yaşanan olaylar casusluk filmlerine taş çıkartacak cinsten. Türkiye'de kuvvetler ayrımı ve hukukun üstünlüğü noktasında daha pek çok şeyin acilen yapılması gerektiğini de ortaya koyan gelişmeler bunlar. Adalet Bakanı Türk'e bilirkişiler için giden Osman Özbek'in ardından, Başbakanlık Özel Kalemi'ne sivil giyimli bir kişi gelip, Jandarma subayı olduğunu söylemiş. Özel olarak Başbakan ile görüşmek istediğini belirtmiş. Başka hiçbir yetkiliyle , hatta bir bakanla dahi görüşmeyeceğini de aktarmış. Çağrılan bakanla görüşmemiş de zaten. Soruşturulunca bu kişinin bir Jandarma albayı olduğu doğrulanmış. Subayın elinde bir rapor varmış. "Beyaz Enerji" operasyonunun bilirkişi raporu olduğunu belirttiği dosya açılınca asıl şaşkınlık yaşanmış. Raporda neredeyse bütün Bakanlar Kurulu suçlanmış. Savcılığa verilmesi istenmiş. Suçlananlar arasında Başbakan Bülent Ecevit ile Mesut Yılmaz da var. Ecevit, bu raporun getiriliş ve sunuluş biçimini beğenmediğini dile getirmiş. Hüsamettin Özkan'ın Jandarma'nın bu tutumuyla ilgili olarak Genel Komutan'la görüştüğü belirtiliyor. Ama bu, yaşananları değiştirir mi sizce? Doğru olan asker - sivil ilişkisinde hem de bir yolsuzluk soruşturmasında, savcıların, yargıçların yapması gerekenleri askerlere yaptırmamak değil mi?

 

*****

Düşünebiliyor musunuz?.. Yıllardır Ecevit'in ensesinde, çekik gözlerini sürekli gülümseme pozisyonunda tutmayı başaran ve hiç konuşmama aklını gösteren Hüsamettin Özkan, meğer saldırgan bir kişiliğe sahipmiş.. 

Evet.. İki cephe var Türkiye'de.. "Temiz Cephe" ve "Ayıplı Cephe." 

Cumhurbaşkanı Sezer, "Temiz Cephe"nin sözcüsü, temsilcisi.. "

Ayıplı Cephe"nin ağır topu ise Hüsamettin Özkan .. Başbakan Ecevit, belli ki bir "konu mankeni" durumunda. Onu sinirlendirmek, bağırtmak, kriz yaratmak kolay. 

Ya Devlet Bahçeli?.. Devlet Bahçeli de, iç-sahadaki tribünde oturan, "sessiz gözlemci." 

Bu cephenin "enerji kaynağı" da, Mesut Yılmaz, Cumhur Ersümer ve diğerleri.. 

Düşünebiliyor musunuz? Hüsamettin Özkan dolayısıyla, Bülent Ecevit, kaderini ve itibarını, Dinç Bilgin'e, Zafer Mutlu'ya falan endeksledi. Etibank'ın boşaltılmasına ve Sabah'ın emekçilerinden arındırılmasına karşı, hoş görülü bir yaklaşımla bakıyorlar.

Halk, "Temiz Cephe"nin içinde .. 

"Ayıplı Cephe"de halk yok ama, "Halkbank" var.. İşte durum bu merkezde..

Adam kiliseye girmiş.. Bir de bakmış ki, kilisenin papazı, merdiven altında bir kadınla uygunsuz vaziyette, iş pişiriyor.. Adam öfkelenmiş.. -Tuu, diye papazın yüzüne tükürmüş.. Papaz başını kaldırmış. Gayet sakin konuşmuş. -Şu elimdeki işi bitireyim. Kiliseye tükürmenin ne demek olduğunu, sana göstereceğim

Kokuşmuşluk dosyalarını hasır-altı edenler de, durumu denetleyenleri, Anayasa'yı ihlalle suçlamıyor mu?

 

*****

Özkan diyor ki "Ecevit'le geldim, ancak Ecevit'le giderim.

Aslında onun ünvanları saymakla bitmez... Türkiye'nin gizli Başbakanı, yaşadığımız son üç günlük krizin gölge kahramanı, kamu bankalarının patronu ve Ecevit'in manevi oğlu,  Demirel'in manevi oğulları Çağlar ve Kamuran ÇÖRTÜK'ün yakın arkadaşı, Turgut YILMAZ'ın çooook çook yakını. 

Erciyes'e bakarken şapka düşürmeme ustası, yap-satçı müeahhit ve de değerli Türk büyüğü Hüsamettin Özkan gündemin tam üzerine (!) oturuverdi.. Cumhurbaşkanımıza 'nankör biz seni seçtirdik' diye bağırma hakkını kendinde bulan Özkan bu inanılmaz tavrının 'Ecevit'in manevi oğlu' ünvanından kaynaklandığını açıkladı.

Babasını koruyan bıçkın oğul!  Mazerete bakın...

'Özkan'ın siyasi geçmişi çook yeni.. 1991 yılından bu yana aktif politika yapıyor, 10 yıl gibi kısa bir sürede bulunduğu kulvarın en tepesine çıkmak azımsanmayacak bir durum, belli ki gayet örgütçü ve planlı hareket ediyor, ne istediğini de çok iyi bilip, hedefe kilitli ilerliyor... Kolay değil O Erciyes'e bakarken şapkasını düşürmemeyi küçük yaşta öğrenmiş..(ne alakası var mı, bekleyin alakayı anlatacağım )

İktisadi Ticari İlimler'i bitirip, ağabeyi Necdet Özkan ile birlikte İstanbul'un çeşitli semtlerinde uzun bir dönem 'yap-sat' müteahhitlik yapan Özkan'ın politikaya girmesi yine ağabeyi (Bayrampaşa eski Belediye Başkanı) Necdet Bey'in aracılığıyla olmuş ve yıl 1991, Ecevit'in yanında 'bismillah' deyip, o gün bu gün de 'O'nun yanından ayrılmamış. Bütün geçmişe ait renkleri bundan ibaret, Özkan'ın sihirli kutusu son 10 yılda açılmış..

Tam bu noktada...acaba üç-beş yıl önce siyasete girdiğinde verdiği mal beyanında üzerinde sadece iki arsa gözüken Özkan'ın acaba şu anda mal varlığı listesinde neler yeralıyor ?

Ve gelelim tam bu güne.. Piyasalardaki ''bu son krizin ardından artık 'Özkan istifa eder' diyenlere ya da böyle bir beklenti taşıyanlara duyurulur, bizzat kendisinin bendenize beyanıdır :

'Tüm kalbimle size açık ve net söylüyorum, beni politikaya, bu günlere Sayın Ecevit taşıdı, ben politikaya değil , Sayın Ecevit'e hizmet amacıyla bugüne kadar onun yanında bulundum ve ben Ecevit'le geldim, Ecevit'le giderim. Hangi şartlarda, ne olursa olsun, tekrar ediyorum Ecevit'le geldim, Ecevit'le de giderim...ne önce ne de sonra..'

Özkan; 'Biz Erciyes'i seyrederek büyüdük, başınızı kaldırıp Erciyes'i seyrederken şapkanızı başınızdan düşürmemek zorundasınız, bunun için de daima uyanık-dikkatli olmak zorundasınız. Biz işte bu tembihlerle büyüdüğümüz için, başımızdan şapkamızı düşürmemeyi de dikkati de küçük yaşta anlamıyla yaşayıp, bugünlere geldik.' demişti.

 

*****

Bırakın Sezer'i nankör kalsın!

Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e "nankör" diye bağırmış ya...

Nankör olmayıp bonkör olan selefi Süleyman Demirel'i tekrar seçtirmeyi başarabilselerdi, devletin zirvesinde bu tür kavgalar hiç çıkmaz, taraflar al gülüm ver gülüm, müthiş bir uyum içinde çalışır, gül gibi geçinip giderlerdi.

Ne var ki onlar gibi düşünmeyen halkımız, kendini seçenlerin dümen suyuna girmeyen "nankör" bir Cumhurbaş kanımız olduğu için çok mutlu. Ona acayip güveniyor, sahip çıkıyor.

Devletin zirvesinde kriz patlak verdiğinden beri benim köşeme Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'e destek mesajları yağıyor. Tümü de artık bu yolsuzluk soruş turmalarının iyice derinleştirilerek siyasi ayağının da ortaya çıkartılmasını istiyor. Okurlarımız benimle iletişim kurmaya yıllardır alışık olduğu için, Dr. Burhan Dağ'ın aşağıdaki satırlarına benzer uyarılarını da esirgemiyor:

"Objektif olun. İnandırıcılığınız sizin en büyük silahınızdır. Halkın Sayın Cumhurbaşkanı'na verdiği desteği ve güveni asla küçümsemeyin. Onu karalamaya çalışanlar, güneşi balçıkla sıvamaya uğraşanlara benziyorlar. Ecevit'e oyunuzu verdiniz, ancak Ecevit'in düştüğü hataya siz düşmeyin. Saygılarımla..."

Cumhurbaşkanımızdan bundan böyle de nankör olmaya devam ederek, kendisini o koltuğa oturtanlara kadar uzanabilecek yolsuzlukların üzerine gidilmesi için elindeki tüm imkanları kullanmasını bekliyoruz.

Bonkör olup da devletin kaynaklarını yeğene - manevi evlada ikram eden bir Cumhurbaşkanı yerine, halkımız nankör bir Cumhurbaşkanı istiyor.

Var mı itirazı olan!

 5 milyar dolar neyin bedeli?

Bugüne kadar dokunulur ve dokunulmaz hırsızlar için kaç 5 milyar dolarları sokağa attı bu millet? Siyasiler ve yüksek bürokratlarla al takke ver külah, en mütevazi dolandıran 1 milyar dolar çarptı gitti .

MGK'daki krizi yaratan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer değil, 3 büyük kamu bankasının sahiden denetlenme ihtimalinin ilk kez gündeme gelmesidir.

Devlet bankalarında batan 40 milyar doların acaba ne kadarı Ecevit - Yılmaz ikisilinin hükümette oldukları 1997'den sonra batmış? Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın 1997'den beri kanatları altında bulunan Halkbank, 2 ay önce Recep Önal'ın üzerine yıkılıncaya kadar yeğen Murat Demirel'in Egebank'ına ya da Dinç Bilgin'in Etibank'ı ve Sabah Yayıncılık'ına kaç milyon dolar aktarmış?

Sezer'in üyelerini değiştirerek yeniden oluşturduğu Devlet Denetleme Kurulu kamu bankalarının Fon'a devredilen bankalara verdikleri kredileri incelemeye kalkarsa, işte hep bunlar gün ışığına çıkıverecek.

Yolsuzluklarla mücadeleyi gündeminin ilk maddesi yapmış bir Cumhurbaşkanımız var. Ve Fatih Altaylı'nın da dediğ i gibi "Bir kez de namuslular için trilyonları sokağa atalım. Çünkü hırsızlardan kurtulursak, bu parayı bir günde geri alırız."

 Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret

Cumhurbaşkanlığı makamına hakaretten yediği 16 ay hapis cezası (paraya da çevrilemiyor) şimdilik ertelenmiş olan bendeniz, şu anda müthiş bir merak içindeyim:

Acaba Adalet Bakanlığı'na bağlı savcılar, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın MGK toplantısında Cumhurbaşkanı sayın Anmet Necdet Sezer'e sarfettiği sözler üzerine de harekete geçecekler mi?

Zavallı Ben! Tüm ülkeyi derinden sarsan büyük depremin hemen ertesi günü o psikolojiyle yazdığım bir yazıda " Enkazın baş sorumlusu bu ülkenin kaderine 40 yıldır damgasını vuran Süleyman Demirel'dir" dediğim için " Cumhurbaşkanlığı makamına hakaretten" hüküm giydim. Oysa Demirel o yılların büyük bölümünü Başbakan olarak geçirmişti.

Aynı Adalet Bakanlığı'nın aynı savcıları, Cumhurbaş kanlığı makamını "Nankör, sizi biz seçtik oraya! (Yani bize hizmet etmen gerek demek istiyor) diyerek fevkalade küçük düşüren Özkan hakkında da adli takibata geçeceklerdir herhalde. DSP'li Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e bağlı savcıların DSP'li dokunulmaz Hüsamettin Özkan'a karşı bakalım nasıl bir tavır alacaklar ? Eğer harekete geçmezlerse onlar da Cumhurbaşkanlığı makamını siyasilerin elinde piyon ya da kukla olarak görüyorlar demektir.

O zaman da Özkan, kendisinden tam beklendiği gibi sıkış tığını hissettiği bir anda Cumhurbaşkanı'na "Enflasyon hedefi yüzde 12 olduğu halde, siz kiracınızı dolar üzerinden yüzde 25 zamma zorluyormuşsunuz..." da diyebilir.

Eski çarkın dişlileri, Çankaya'ya hakarette pek hassastılar. Görelim bakalım kendileri şimdi neredeler?

 

*****

O zaman, "28 Şubat" dönemiydi.. Herşey konuşulur, fakat hiçbir şey yazılmazdı o dönemde.. 28 Şubat'ın beyin takımı, banka boşaltılması, ihale paylaştırılması, özelleştirme dağıtımı gibi konulardan, rahatsız olmazdı.. Onlar andıçlar yazar ve bunları yayınlayan gazetelerin sermayesinin, herşeyi yapmasına göz yumarlardı.. Atanmış 28 Şubat'ın iktidarları da, diledikleri gibi davranırlardı.. Zaten Cumhurbaşkanı da, Süleyman Demirel'di.. O zaman "şaibeli olmak" ayıp değildi.. Şaibelilerden söz etmek ayıptı.. Bitti bu dönem.. Ama insan uzun bir tren yolculuğundan sonra, en az birkaç saat kendini trende gibi, sallanır hisseder ya.. Ecevit'li, Mesut Yılmaz'lı, Hüsamettin Özkan'lı siyaset kadrosu da, kendilerini hala 28 Şubat'taymış gibi sanıyor.. Boşaltılmış bankaların sahiplerinin şirketlerini kurtarmak için, bakanlar komitesi kurup, başına Hüsamettin Özkan'ı getiriyorlar.. Ben olsam bu komiteye, onur üyeleri olarak Murat Demirel'i ve Dinç Bilgin'i de alırdım.

 

*****

İçtikleri su ayrı gitmezdi. Başbakan Yardımcıları Hüsamettin Özkan ve Mesut Yılmaz'ın, birbirlerine ilk isimleriyle hitap edecek kadar yakındılar.

Aralarındaki dostluk, 90'lı yıllarda Türkiye'deki siyasi gelişmelerin girdiği doğrultuyu şekillendiren önemli bir stratejik eksen oldu.

ANAP Lideri, DYP'ye karşı yürüttüğü stratejide DSP'yi yanında bulup, bu partiden güç aldı.

DSP ise CHP'ye karşı güçlü olmalıydı. Bu da DSP'yi ANAP'a yönelmeye itti. DSP Lideri Bülent Ecevit'in, Yılmaz'ı dürüst ve inandırıcılığa sahip bir lider olarak görmesi işleri kolaylaştırdı. İşte bu zeminde Özkan ile Yılmaz pek çok siyasi manevrayı yakın bir işbirliği içinde yürüttüler.

Bu, o ölçüde bir yakınlıktı ki, zaman zaman Özkan'ın DSP içinde ''Mesut Bey'i amma da çok kolluyor'' şeklinde eleştirilere hedef olmasına bile yol açtı.

DSP-MHP-ANAP koalisyonunun oluşumunda, yüzde 13 oy aldığı halde ANAP'a diğer iki partiyle eşit sayıda bakanlık verilmesinde olduğu gibi.

 

*****

Bakan Sezgin'in yanıtına göre, aralarında Başbakan Mesut Yılmaz, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan, Devlet Bakanı Güneş Taner, Devlet Bakanı Cavit Kavak, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel, Devlet Bakanı Mehmet Batallı, Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz, Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan, Ulaştırma Bakanı Ahmet Arif Denizolgun ile TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Karayalçın'ın da bulunduğu 108 milletvekili, askerliklerini kısa dönem olarak yaptı.

 

*****

Perşembe gecesi Sheraton Oteli'nin Santini Restoranındaydım. Ben biraz gecikmeli ulaştığımda, daha önce gelmiş dostlarımın ilgiyle ilerideki bir noktaya baktıklarını gördüm. İlk fark ettiğim, DSP'nin güçlü adamı, başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan oldu. Ortama alışınca bir tanıdık sima daha gözüme çarptı: NTV televizyonu yöneticisi Nuri Çolakoğlu. İkisinin oturma açıları ve konuşurken baktıkları nokta yüzünden üçüncü bir kişinin varlığı daha seziliyordu; biraz sonra onu da gördüm: Doğuş Holdingin patronu Ayhan Şahenk... Üçlü, o geceyi, Santini'nin böyle durumlar için hazırlanmış özel odasında geçirdiler. Bir yandan yemek yediler, bir yandan da konuştular.

Ayhan Şahenk başarılı bir işadamı. İçte ve dışta büyük müteahhitlik hizmetlerine imza attı Doğuş Holding. Garanti Bankası'nın da sahibi. Cavit Çağlar'ın kurduğu NTV şimdi onun. İnterbank'a devlet adına el koyan Kadir Günay'ın, NTV'nin Doğuş'un eline geçmesine itirazı olduğu ve satışı muvazaalı bulduğu için geri almaya çalıştığı biliniyor. Oysa, piyasada konuşulan da, Cavit Çağlar'ın borçları karşılığı NTV'yi Ayhan Bey'e devrettiği... Kadir Günay, tam bir satış değil emanet hisse yöntemiyle devir söz konusu olduğu iddiasıyla bunu da kabul etmiyor...

Santini'de buluşanlar acaba aralarında neyi konuştular? Ayhan Şahenk NTV konusunda Hazine bürokrasisinden gördüğü anlayışsızlığı dile getirip hükümetin güçlü adamı Hüsamettin Özkan'dan anlayış mı istedi? Yoksa, Garanti Bankası'nın da aralarında bulunduğu bazı bankaların devlet tahvili vergisinden doğan borçlarını mı dile getirdi Ayhan Bey ve vergi yasasına bir cümle eklenmesi gerektiğini mi anlattı? Bir önemli siyasetçiyle bir patron onca saat havadan sudan konuşmamışlardır herhalde, ne bileyim?

Bankaların tahvil vergi borcu, geçen ekim ayında, bir yıl ertelenmiş... Şimdi ağustosa geldik, demek ki, ertelenmiş borcun vâdesine iki ay kadar bir vakit kaldı. Banka lobisi tam zamanında atağa kalktı yani. Belki de, Ayhan Bey, kendi özel dertleri yanında, üyelerinden biri olduğu 'banka lobisi' adına bakanla beraber olmuştur.

Nuri Çolakoğlu, şimdilerde Aydınlık dergisini çıkartan Doğu Perinçek grubunun en önemli isimlerinden biri olduğu ve 12 Eylül 1980 darbesinin ilk saatlerinde büyük bâdireler atlattığı günlerden buyana büyük mesafe kat etmiş görünüyor. Şimdi Türk burjuvazisinin önemli isimlerinden birine dönüştü; NTV'nin belli hissesi ona ait, bir yayınevi var ve bütün prestijli kulüplere üye. En son, '1907 Fenerbahçeliler Kulübü'nün çoğu büyük para babası yöneticileri arasında onu da poz verirken gördüm.

Hüsamettin Özkan ise, Bakırköy'de dans şampiyonu olduğu günlerden bugüne belli bir çizgiyi korudu. Konuşmayan, ama perde gerisinden güç kullanan bir politikacı.

 

*****

Şimdi medyanın ilgisini çeken bir dava aldığınız zaman derhal sizin isminiz o davayla beraber ön plana çıkarılıyor. Ben Saray Halı'nın sahibi Necati Kurmel'in (Hüsamettin Özkan'ın dayısı) hileli iflastan davasına baktım.

 

****

 

Şimdi burada biraz durmamız lazım. 

Demek, Necati Kurmel de Hüsamettin Özkan'ın öz be öz dayısıymış.

Necati Kurmel dediniz mi aklımıza, öldürülen Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfi Topal, yeraltı dünyasının tanınmış isimlerinden Drej Ali (Ali Yasak), eski İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, Abtullah Çatlı, Mehmet Ağar gibi isimler geliyor. Daha doğrusu Susurluk canlanıyor gözümüzde.

Bakalım Kurmel'le ilgili ne gibi bilgiler var. 

 

Kutlu Savaş'ın raporundan:

Gerçekten bazı tefecilere dahi borçlandığı ve Topal'ın zaman zaman inanılmaz şekilde nakit para sıkıntısı çektiği, 1995 yılından itibaren bu sıkıntının arttığı, önceleri bankalardan borç aldığı ve Necati Kurmel'in kendisine kefil olduğu bilinmektedir. Sonraları ve 1996'da zaman zaman para sıkıntısının had safhaya ulaştığı ve Topal'ın evine 50 milyon TL bırakamadığı günlerin geldiği anlatılmaktadır. (Hesap uzmanlarının aldığı iddiaları teyit etmektedir.

Ömer Lütfü Topal'ın en fazla aradığı ikinci kişi, ortağı Ali Fevzi Bir'dir. A.F. Bir ise polisler Oğuz Yorulmaz, Mustafa Altunok ve Abdullah Çatlı ile irtibatlıdır.

Topal'ın resmi işlerini takibeden bir kişi, Maliye Bakanlığı'nda Bakan özel numarasından aşağı doğru her kademeyle temastadır.

Saray Halı - Kurmel grubuyla, Susurluk denince akla gelen herkesin irtibatı görünmektedir.

 

*****

Özbekistan'ın en büyük ithalatçısı, Afganlı Mahmud Can Kadiri'dir. "Bereket Trading Co." adlı bir şirketi vardır. Kadiri 8-10 yıl kadar önce tek kelime Türkçe bilmediği halde Türk vatandaşlığını elde etti.

Kadiri Türkiye'den sadece Ülker ve Saray Halı ile çalışır, onların mamullerini satar. Dikkat çeken ithal ettiği malların gerçek değerinin altında olduğudur.

Mahmut Can Kadiri'nin esas işinin, Peşaver kaynaklı uyuşturucu parasını aklamak olduğu belirtilmektedir.

 

*****

Susurluk skandalının kilit ismi Ömer Lütfi Topal'ın en yakın dostlarından birisi olan Kurmel Adana'daki Seyhan Otel ve Antalya'daki Saray Regency Otelinin ortaklarındandır. Ömer Lütfi Topalla arkadaşlıkları da bu iki otele dayanıyor. Bu iki otelin
kumarhanesini 1991 senesinden kumarhaneler kapatılıncaya kadar Topal işletti.

Başbakanlık Teftiş Kurulu Baskanı Kutlu Savaş tarafından 1997 senesinde hazırlanan susurluk raporunda  Ömer Lütfi Topal'ın malvarlığında 1991 senesinden itibaren ciddi bir artış başladığı yer alıyor. Yani Topal Kurmel'in otelinde kumarhane işletmeye
başladıktan sonra servetine servet kattı.

Necati Kurmel İstanbulda bulunan Beykoz Konaklarını da yaptıran kişi. Kurmel 1988 de İstanbulun en güzel bölgelerinden birisi olan Pendik sırtlarındaki Ballıca ormanlarında 7500 dönümlük yani 7.5 milyon metrekarelik orman arazisinin sahibi. Bu arazi aslında devlet ormanı.

1988 senesinde bu ormanı söylentilere göre 50 milyon dolara,  hem de devlet ormanıyken aldı. Kurmel aldıktan hemen sonra orman 1989 da özel orman statüsüne kavuşturuldu. 90 yılında ise kadastro yapılmadan bu arazilere tapu verildi.

Bu arazilerin devlet ormanı olduğu Hasan Ekinci'nin Orman Bakanlığı yaptığı dönemde 3 müfettiş tarafından hazırlanan teftiş raporlarında yer alıyor.

Kurmel'in satın aldığı devlet ormanı için devlet bugüne kadar trilyonlar harcadı. 1970 yılı öncesinde makilik alan olan bu bölgeye orman bakanlığı tarafından on binlerce çam fidanı dikilerek bölge orman haline getirildi.

İşin en ilginç tarafı ise şimdi bu bölge imara açılmaya çalışılıyor. Bunun için bölgenin önce ya Orhanlı ya da Akfırat isimli belde belediyesine bağlanacağı, ardından da belde belediyeleri büyükşehir denetimi dışında bulunduğu için imar izni verileceği belirtiliyor. Söylenenlere göre bu arazi tahsisinin arkasında da Hüsamettin Özkan bulunuyor.

Kurmel'in dayanağı ise Pendik Asliye Mahkemesinde görülen bir dava. Hasan Ekincinin açtığı Kurmel'e tahsisin iptal edilmesi yönündeki dava Kurmel lehine sonuçlandı. Hazine tekrar dava açtı. Pendikte görülen davada, hakimlere tesir edilerek Kurmel lehine karar çıkartıldığı söyleniyor. (Benzer bir bilgi, daha önce sayfalarımızda çıkmıştı)

 

*****

Ekrem Marakoğlu (TBMM Susurluk Komisyonu)

Mehmet Ağar'la, Ömer Lütfü Topal, Alaattin Çakıcı'yla beraber 80'li yılların sonuna doğru, Florya'da, o zaman illegal kumarhane çalıştırdıkları bir dönemde, Mehmet Ağar İstanbul Emniyetinde ve o zaman, Mehmet Ağar, o klubü kapattırmış. Mehmet Ağar'la aralarındaki dostluk düşmanlık bundan ibarettir. Bunun ötesinde. ..

Aralarına herhangi bir husumetin olması için, ben bir sebep; yani, dışarıya yansımış, bana yansımış herhangi bir sebep yok. Sadece, şunları söyleyebilirim. Öldürülen Bülent Fırat Elazığlıydı. Mehmet Ağar, bir hemşehriliktir, belki ona karşı bir şey duymuş olabilir, bir üzüntü duymuş olabilir. Bu tarz şeyler. 

Bunun dışında, Ömer Lütfü Topal'ın ölümünden sonra şöyle bir olay oldu. Saray Halının sahibi Necati Kurmel; aramızda, bir vekil müvekkil ilişkisi vardır. Necati Beyle oturduk sohbet ediyorduk. Bu konuları değerlendiriyorduk. Bu konuları değerlendirirken, Necati Bey, bana şöyle bir olay anlattı. 

Dedi ki, Mehmet Ağar Bey İçişleri Bakanıyken, bir nezaket ziyaretine gelmiş Saray Halıya, Necati Kurmel'e. O sırada da, Ömer Lütfü Topal daha evvel oradaymış, Cuma günüymüş, namaza gitmiş. Ömer Lütfü Topal, namazdan geldikten sonra, tabiî bir Bakan gelmiştir, bir çevreyi koruma olayı söz konusudur, bir değişiklik vardır. 

Saray Halının personeline sorduğu zaman, Sayın Mehmet Ağar'ın oraya geldiğini söylemişler. Ayrı odalardalar, yani, yan yana, aynı odada değiller. Necati Kurmel, Ömer Beyin yanına geldiği zaman, Ömer Bey "ya ağabey bu bir fırsattır, Mehmet Bey buraya gelmiş, böyle bir nezaket karşılaşması olsun, hiç olmazsa bir el sıkışalım, tanışmamız olur, bir dostluk başlangıcı belki olabilir" şekliyle, Necati Kurmel'e bir ricada bulunmuş; Necati Kurmel olabilir demiş. Çünkü, Ömer Lütfü Topal, Necati Kurmel'in iki otelinin casinosunu çalıştırıyor, aralarında bir ticarî olarak, kiralayan ilişkisi var. Bu sebepten dolayı "peki" demiş. Bunun üzerine, Mehmet Ağar Bey, bunu kabul etmemiş ve demiş ki "burada bizim karşılaşmamız, herkes tarafında görülecek, ben İçişleri Bakanıyım, Ömer Lütfü Topal casino patronu, bu karşılaşmayı, bu buluşmayı yanlış yorumlayabilirler, bu yanlışlığa sebebiyet vermemek için, yok demiş, olmasın Necati Bey" demiş ve hatta, onu net olarak şey edemiyorum. Yani, Dilkum Sitesinde oturuyorsa, kapı çıkışında falan tesadüf bir karşılaşma olursa merhaba deriz, herhangi bir sorunumuz yok aramızda gibi bir şey belki söylemiş; ama, bunu netleştiremiyorum. 

Yani, orada, eğer... Şunu da ifade etmek isterim. Ömer Lütfü Topal'ın, Mehmet Ağar Beyle bir problemi olsaydı, Necati Kurmel'e ısrar edebilirdi; çünkü, Necati Kurmel, Polat Otelinin gazinosunun alınışında, Ömer Lütfü Topal'ın kefilidir.

...Yani, bir yakınlık, bir güven doğmuştur. O yakınlık içerisinde Ömer Lütfü Topal'a yardımcı olmaya çalışırdı. Buralardan bildiğime göre; ama, bütün bunların ötesinde gizli kalmış şeyler var, onu bilemem.

 

*****

Sonuna kadar götürülen her operasyonun gidip varacağı yer Susurluk’tur.
Mesela, Matador operasyonunda adı geçenlere bakın: İstanbul Narkotik Şube Müdür Yardımcısı Hüdai Sayın, karapara aklayacısı İranlı Lokman Godsi.

Diğerleri de farklı değil. Balina’da; yeminli müşavirler Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu eski üyesi Kemal Altay, 12 Eylül dönemi Maliye Bakanı Adnan Başer Kafaoğlu.

Paraşüt’te; Kilis Valisi, Alay Komutanı, Gümrük Müsteşarı, Susurlukçulardan Necati Kurmel.

Tablo böyle sürüp gidiyor. Operasyonların altı eşildiğinde Susurlukçular çıkıyor. Biraz daha gidildiğinde Ağar’lar.

 

*****

 

Netice itibariyle yukarıdaki bilgileri özetlersek;

 

  • Hasan Hüsamettin Özkan Kayseri'li. İmam Hatip Lisesinden sonra İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinde okumuş. 
  • Ağabeyi, Bayrampaşa eski Belediye Başkanı olan Necdet Özkan. Gerçek ebeveynleri hakkında bilgi yok. Manevi babasının Bülent Ecevit, manevi annesinin ise Rahşan Ecevit olduğu belirtiliyor.
  • 1991 yılında politikaya atılmış. Meclise, Ecevit'in şapkasına içine girerek taşınmış. Politikada hızla yükselmiş. Ancak esas amacı politikaya (dolayısıyla vatana-millete)   değil, Ecevit'e hizmet etmekmiş. Daha önce İstanbul'da, yap-sat işleri (müteahhitlik) ile uğraşıyormuş.
  • 1998 yılında Bakırköy dans şampiyonu olmuş. Gezmeyi, eğlenmeyi seviyormuş.
  • Askerliğini "kısa dönem" yapmış.
  • Maliye Bakanı Sümer Oral'ın kayınbiraderi olan Orhan Aslıtürk, Özkan'ın yengesinin kardeşi. (Ağabeysi Necdet Özkan’ın eşinin kardeşi).
  • Damadı, Prof. Erdoğan Alkin'in oğlu Emre Alkin İMKB Başkanı Osman Birsen'in danışmanı.
  • Dayısı, Saray Halıları'nın sahibi Necati Kurmel. Bütün Susurluk aktörleri ile irtibatı bulunan Kurmel'in başından bir de hileli iflas olayı geçmiş.
  • Enerji Bakanı Cumhur Ersümer bacanağı. Beyaz Enerji Operasyonu'nda yolsuzlukla suçlanıyor.
  • Kayınvalidesi Hatice Betül Özay, Egebank skandalına adı karıştığı için "çete" davasına dahil edildi. Hatice Betül Özay, aynı zamanda Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'in de kayınvalidesi.
  • Yakın dostları Turgay Ciner, Mehmet Ağar, Mesut Yılmaz, Turgut Yılmaz, Dinç Bilgin, Zafer Mutlu, Cavit Çağlar ve Kamuran Çörtük.
  • İstanbul Beykoz Konakları adlı sitede her biri 650 bin dolar değerinde iki konağı var. Berna Yılmaz'ın da komşusu olduğu sitede Özkan'a ait konaklardan birinde kızıyla damadı oturuyor. Özkan villanın etrafına duvar çektirip önüne de havuz yaptırarak ortak kullanım alanına tecavüz etmiş.
  • Özkan, Turizm eski Bakanı Bahattin Yücel'i  Turgay Ciner ile tanıştırmış. Ciner, Yücel'in para sıkıntısını gidermiş.
  • Özkan Halkbank'tan verilen usûlsüz kredi dolayısıyla gündemde.Soruşturma dosyalarını tutarak geciktirmekle suçlanıyor.
  • Nail Keçili'nin Paper Moon'daki köstebeği olduğu ileri sürülüyor.
  • Etibank'a ait Beypazarı Trona Maden Yatağı’nın  Ciner-Çörtük (Park-Bayındır) ortaklığına verilmesi kararını Zamanın Başbakanı Mesut Yılmaz ve Başbakan Yardımcıları Bülent Ecevit ile birlikte imzalamış.

·         İçişleri eski Bakanı, Elazığ Bağımsız milletvekili Mehmet Ağar'ın ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın, TBMM Soruşturma Komisyonlarında aklanması için aktif faaliyet göstermiş.

·         Dayısı Necati Kurmel'e, devlete ait Ballıca ormanlarında, usulsüz şekilde arazi tahsisine çalışmakla suçlanıyor.

·         Türk medyasının yaklaşık yüzde 90'ını yöneten Özkan, "Cumhuriyet Tarihi'nin gelmiş geçmiş en büyük kudret simsarıymış.”

Evet, şimdi Hüsamettin Özkan'ın, Cumhurbaşkanı dahi tehdit edebilecek gücü nereden aldığını daha iyi anladık.

Şimdilik bu kadar. Sizlerin de yardımıyla bu tabloyu genişleteceğiz inşallah.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Anasayfa - Güncel - Medya Haberleri - Dosyalar - Kültür-Sanat - Medya`dan - Etkinlikler Takvimi - Forum - Arsiv - Linkler - e-Posta

 

 

 

 

Iletisim:
e-Posta:
otekimedya@gmx.net
Fax: +49 (180) 50 52 59 60 69 47

webmaster: webmaster@otekimedya.com