Neden ÖTEKI MEDYA?


Anasayfa
Güncel
Medya Haberleri
Dosyalar
Medya`dan
Öteki Türkiye
Kültür-Sanat
Etkinlikler Takvimi
Forum
Linkler

ARSIV

e-Posta

 

Yeni Bir Gazetecilik 

Gürsel Köksal – Cumhuriyet Hafta 02.03.2001

Türkiye’deki krizin basını etkilediği ve hatta Avrupa’daki Türk basınını bile vurduğu açıklanıyor. Bu, ilk bakışta doğru gibi. Orada her gün yüzlerce gazeteci işten atılıyor, gazeteler boyutlarını küçültüyor, sayfa sayılarını azaltıyor, ekler iptal ediliyor. Burada da benzer gelişmeler yaşanıyor.
İkinci büyük gazete Avrupa Sabah kapatıldı. Avrupa Hürriyet’te bir süre önce gerçekleştirilen yapısal değişiklik sonucu işini kaybeden onlarca basın emekçisine yenileri eklendi. Başka gazetelerin de kapatılacağı söyleniyor. 
Bunları Türkiye’deki yoğunlaşan krizin sonucu olarak görmek mümkün. Ancak bu herşeyi açıklamaya yetmiyor. Örneğin Sabah’taki gelişmeleri değerlendirenler, gazetenin Avrupa’da oldukça “başarılı” olduğunu, 500 bin mark civarındaki aylık ilan gelirine ve 25 binlerdeki günlük satış rakamlarına ulaştığı bir dönemde kapatılmasının ardında başka nedenler aranması gerektiğini ileri sürüyorlar. Gazetenin yayınına son verildikten sonra, matbaasının bir zamanlar büyük rekabet hatta çatışma içinde olduğu rakip gazete Hürriyet’in baskısını üstlenmesi kafaları karıştırıyor.
Nitekim, Türkiye’de sayıları her geçen gün artan “internet gazeteleri”nde yayınlanan haberler ve yorumlara bakıldığında sözkonusu nedenler konusunda çarpıcı ipuçları yakalanabiliyor. Buradan çıkan sonuç, son gelişmelerin gazete patronları arasındaki anlaşmalara bakarak açıklanabileceği yolunda.
Bu arada Türk basını açısından ilginç bir gelişme gözleniyor. Habercilik yapmak üzere açılan internet gazetelerinin ağırlıkla medyadaki gelişmelere yer verdiği görülüyor. Anlaşılan, bu gelişmeler halkın okur yazar kesimlerince de ilgiyle izleniyor. Buralarda kendilerini biraz daha özgürce ifade etme şansı bulan gazeteciler yaşanan krizi değerlendirirken, yavaş yavaş çözüm arayışlarına da değiniyor. Nitekim, bir yandan dolar cinsinden beş haneli aylıklar alan köşe yazarlarının, gazete yöneticilerinin rolleri yeniden ele alınır, basın emekçileri arasındaki gelir uçurumu yeniden gündeme getirilirken, diğer yandan da basın emekçilerinin örgütlenmesi, 1960 Devrimi ile çıkarılan 212 Sayılı Basın İş Kanunu’nun önemi yeniden tartışılıyor, gazetecinin, gazetenin asli görevinin, patronun çıkarlarının peşinde koşmak değil, toplumun iletişim ihtiyacını karşılamak olduğu yeniden hatırlanıyor, krizden “yeni bir gazeteciliğin” çıkabileceği yorumları yapılıyor.
Aslında bu tartışmalar Cumhuriyet’i gazete olarak seçmiş okur için çoktan geride kalmış boyutlar içeriyor. Burada tartışılan “yeni gazetecilik”le Cumhuriyet’in her koşulda sahip çıktığı ilkelerin tarif edildiği de kolaylıkla anlaşılıyor.
Ancak, Avrupa’daki Türk basınının yaşadığı krizi, özellikle Batı Avrupa ülkelerindeki Türkiye kökenli, Türkçe ile bağını koparmayan, Türkçe medya tüketiminde direnen toplumların bilgilendirilme ihtiyacı açısından değerlendirince başka hususların öne çıkması gerekiyor.
Ortaya çıktığından bu yana, nitelik açısından olmasa da, nicelik olarak büyük bir dinamizm gösteren Avrupa’daki Türk basınının yaşadığı krizi değerlendirirken, önce Türkiye’deki gelişmelere bakmak gerektiği doğru. Büyük kesimi karar, üretim, yayın çizgisi ve mali açıdan İstanbul’daki holding merkezine bağımlı olduğu ve bu bağımlılık sürekli arttığı için, elbette oradaki gelişmelerden etkilenecektir.
Türkiye’ye bağımlı olmayan yani Avrupa’daki Türk toplumu içinden çıkan girişimcilerin çeşitli kesimlerden aldıkları desteklerle yayına başlattıkları medya organlarının da ömrünün kısa sürmesi, etkisiz kalması burada yaşanan krizin diğer yanı.
Avrupa’daki Türk basını krizi Türkiye’dekine benzer bir çözümle aşmak zorunda...
“Yeni bir gazetecilik”... Yani okurun iletişim ihtiyacını ciddiye alan, ilkeli gazetecilik. 
Krizden çıkışın anahtarı bu.
Türkiye’yle bağı zamanla farklı bir karakter alan, yani artık “gurbetçi” olmayan, giderek kendini yaşadığı Batı toplumunun Türkçe anadilli ”yerlisi” olarak gören potansiyel okurlarını ciddiye alan yayın projelerinin önü açılıyor. Geçerken, dış görünüşünün ciddiliğine bakarak, ikide bir bazı “Batı hayranları”nın örnek gösterdiği Avrupa basınının da fazla ciddiye alınmaması gerektiğini vurgulamakta yarar var.
Basının durumu Batı’da da pek iç açıcı değil.  Son zamanlarda bir tarafında ABD ve müttefiklerinin yer aldığı savaşlarla ilgili yayınlarını hatırlamakta yarar var. Maddi bir kriz değil, bir inanılırlık krizi söz konusu.
“Yeni bir gazetecilik” arayışı ya da ilkeli gazetecilik, hem Türkiye’de, hem Avrupa’da  krizden çıkışa bulunan çözümünün de adı oluyor. Bunun gereklerini yerine getirmemenin, işsiz kalmaktan daha hüzünlü sonuçları da var...
New York Times gazetesinin yayıncısı John Swainton, emekliye ayrılırken yanında çalışanlara yönelik veda konuşmasındaki “gazeteci”yi şöyle tarif etmişti:
“Hür basın diye bir şey yok.
Bunu siz de biliyorsunuz, ben de. İçinizden hiçbiri bu konudaki samimi düşüncelerini yazmıyor. Gazetecinin işi gerçeği tahrip etmek, açıklığı yalanlamak, tahrif etmek, karalamak, hırs ve servet tanrısına tapınmak ve kendini günlük ekmeği için satmaktır.
Biz perde arkasındaki zengin adamın araçları, damarlarıyız. İplerle oynatılan kuklalarız biz.
Onlar ipi çeker, biz dansederiz. Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız bu adamların malıdır. Biz entelektüel fahişeleriz.”
Bu tarifin okur karşısında sürekli itibar kaybeden Türk basını için yapıldığı söylenebilir.
“Yeni bir gazetecilik”in başarısı, “işini her koşulda kaybetmemeye” çalışan gazetecilerin azalıp, Swainton’un yanıldığını gösterenlerin çoğalmasına bağlı...
İyi ki Cumhuriyet var. Ama daha da çoğalmalı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Anasayfa - Güncel - Medya Haberleri - Dosyalar - Kültür-Sanat - Medya`dan - Etkinlikler Takvimi - Forum - Arsiv - Linkler - e-Posta

 

 

 

 

Iletisim:
e-Posta:
otekimedya@gmx.net
Fax: +49 (180) 50 52 59 60 69 47

webmaster: webmaster@otekimedya.com